İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ege Yazgan gündemin en önemli başlıklarını değerlendirdi. Yazgan'ın açıklamalarından ana başlıklar:
Enflasyon kalıcı hale mi gelecek?
"Orada umut verici tek şey hizmet enflasyonun son çeyrekte düşeceğinin bekleniyor olması. Zaten yani sorun o. Şu anda hizmet dışı enflasyon üç aşağı beş yukarı belli bir biçimde döviz kuru yatay seyrettiği için kontrol altında alınmış gibi gözüküyor. Yıl başından bu yana neredeyse hizmetler iki misli kadar artmış durumda mal enflasyonuna göre. Esas sorun hizmet enflasyonunda. Hizmet enflasyonu eğer düşerse gerçekten o zaman belki kur tarafında da yavaş bir ayarlama yapmak söz konusu olabilir. Çünkü sanayinin rekabet gücünü de ciddi ölçüde sekteye uğratıyor. Sanayi de çok sorunlu bir duruma gelmiş durumda. Dolayısıyla bence en önemli nokta orası yoksa hizmet enflasyonu tabii ki bu burası da tamamen beklenti tarafından yönetilen bir enflasyon. Fiyatlama davranışlarının bozukluğu son derece açık. Bunlar defalarca bu ekranlarda da konuşuldu. Çok açık bir biçimde ücretler yatay seyrederken döviz kuru yatay seyrederken bunu gerektirecek maliyet tarafında herhangi bir gelişme olmazken fiyatlar üç ayda bir neredeyse hemen üst üste arttırılıyor. Bu sadece başka her fiyat artıyor şeklinde yorumlanıyor ve o şekilde gerçekleştiriliyor, alıcı da buluyor. Dolayısıyla yani talep tarafı da olduğu için, desteklediği için de bu beklenti enflasyonu sürekli birbirini besler halde devam ediyor.
Bu çok uzunca bir süre sürdürülebilecek bir şey değil. Yani kur bir tarafta böyle devam edecek, yatay olarak devam edecek ve sürekli olarak TL reel olarak değer kazanacak, o makas açılacak hizmet ve mal enflasyonu arasında, bu sürdürülebilir bir şey değil. Yani hizmet enflasyonunun mutlaka ve mutlaka düşüyor olması lazım enflasyonun kontrol altına alınabilmesi için.
Orada öyle bir beklentileri var. Umarım gerçekleşir.
Ekim ayında da acaba ne olacak diyoruz.
Önümüzdeki ay bunu göreceğiz. Orada da gıda enflasyonu devreye girecek, başka enflasyon devreye girecek. Yani manşette yine ben çok büyük bir düzelme olacağı kanaatinde değilim Ekim ayı itibariyle de ama hizmet enflasyonu acaba başka gıda dışı kalemlerde falan baktığımız zaman hizmet kalemlerinde acaba biraz hız kesmiş mi kesmemiş mi, onu göreceğiz.
"Soğuma oluyor ama tamamen üretimde oluyor"
Baktığımız zaman şöyle bir manzara var genel olarak karşımızda. Bir soğuma oluyor ama bu soğuma tamamen üretim üzerinde oluyor.
Yatırım geriliyor.
Mesela baktığınız zaman çok açık üçüncü çeyrekte gayrisafi milli hasıla rakamı da geldiği zaman göreceğiz ki son cari işlemler açığı da geldiği zaman göreceğiz ki üçüncü çeyrekte mesela cari işlemler fazlası veriyoruz. O çok net, göreceğiz zaten onu.
Ama mesela o bize şunu gösteriyor. Yatırımda bir gerileme var ama tüketimde mesela istediğimiz o gerileme mi olmuyor? Bu soğuma da olmuyor.
İmalat ve reel sektörde ama sert bir daralma var. Ama yani işte o tarafta biraz kurda hareketlenme istiyor. Faiz de düşme istiyor.
Bu zaten klasiktir Türkiye'de. Hemen zaten faiz indirilsin diye hemen biraz soğuma başladığı zaman faizleri indirelim şeklinde gündeme gelir ama şöyle bir şey var: Şimdi faizleri indirdiğiniz zaman tabii orda böyle bir marj var ama enflasyonda bir iyileşme görmeden ben Merkez Bankasının faizleri indireceğini de düşünmüyorum. Doğru da olacağını düşünmüyorum çünkü bu beklenti kanalını, mesela faizlere indirdiğiniz zaman o beklenti kanalı bozulacak, biraz kur hareketlenecek ve enflasyon kontrol edilebilir olmaktan uzağa çok riskli. Yani şu anda çok riskli.
"Merkez'in faiz indirimi için kasım yeterli değil, aralık ayını da görmek isteyebilir"
Enflasyonda belli bir iyileşmeyi gördüğü anda Merkez Bankası'nın bunu yapabilecek, yani faizleri yavaş yavaş indirme ve patikasına girebilecek bir marjı var. Onu görüyorum. Zorlanıyor zaten, kur tarafında da zorlanıyor çünkü içeriye carry trade'le giren parayı sterilize etmeye çalışıyor ve piyasayı TL'ye boğuyor. TL'ye boğdukça bu sefer iyice talep tarafı da besleniyor ve enflasyon kontrol edilebilir olmaktan çıkıyor yani burada iki tane dilemma var. Yani faizi indireceksiniz, beklentileri bozacaksınız ama öbür taraftan belki carry trade'le gelen tarafı engellemeye Merkez Bankası'nda bunu istediğini düşünüyorum ama beklentiyi yönetmesi için faize şu anda orada bir hamle yapmaması lazım ta ki enflasyonda bir düşüş görene kadar. Ben Merkez Bankası'nın böyle düşündüğünü görüyorum yani bu yıl yapması biraz zor gözüküyor çünkü kasımda iyi bir enflasyon rakamı gelse dahi o yeterli olmayacaktır yani aralıkta da enflasyon rakamını görmek isteyecektir.
Bir de asgari ücret tarafı da önemli o açıdan baktığınız zaman. Dolayısıyla yani ben bu metinden biraz anladığım hizmet enflasyonunda o kalıcı düşüşü görmeden ben Merkez Bankası'nın hamle yapacağı kanaatinde değilim. O da bu sene olması biraz zor gibi gözüküyor. Aralık belki bir ihtimal diyebiliriz. Ekim ayı büyük bir sürpriz yaparsa olumlu anlamda enflasyonda o da biraz zor.
Dolayısıyla kasımdaki enflasyon rakamını gördüğü zaman zaten aralıkta o yeterli olmayacak. Orada bir iyileşmeyi görse dahi; yani hizmet enflasyonda, o yeterli olmayacak. Dolayısıyla önümüzdeki yılın başına kalacak gibi görünüyor benim anladığım burada, faiz tarafında bir hamle yapması. Çünkü beklentiler son derece kötü. O net. Ama diğer taraftan da; evet üretim tarafında bir daralma var, sanayi tarafında bir daralma olduğu açık. O daralma maalesef talebi etkilemediği için tüketim olmadığı için enflasyon tarafına olumlu olarak yansımıyor.
Kamuda tasarruf konusu
Kamu tarafında tasarruf yapılması kamu harcamaları bu enflasyonun üzerinde etkili olabilir. O anlamda etkili olabilir. Para politikasını daha da belki sıkılaştırmak da etkili olabilir ama onu değil, biz faizi indirmeyi konuşuyoruz.
Şimdi neden daha fazla sıkılaştıramıyorsunuz para politikasını?
Zaten üretim tarafı ciddi bir hasar almış durumda. Zaten carry trade ve şey tarafından da memnun değilsiniz. Bu kadar fazla sermaye akımı da almak istemiyorsunuz aslında şimdiye kadar çünkü rezervleri yükseltmek anlamında işine yaradı Merkez Bankası'nda. Ama şu andan sonra ben Merkez Bankası'nın da bundan çok hoşnut olduğu kanaatinde değilim doğrusu. Yapmak istiyordur tabii Merkez Bankası faiz indirimini. Dediğim gibi bu enflasyon beklentilerini çok kötü etkileyecek bu. O zaman geriye elinizde bir tek kamu tarafı kalıyor. Kamu tarafında tüketim harcamalarını biraz daha aşağıya doğru kısmak kalıyor. Bu yapılabilirse ne ala ama öbür taraftan baktığınızda kamu tarafında, kamunun harcama tarafında tüketim harcamalarını kısabilir kamu ama diğer harcamalarını kısmasına gerek olmayabilir yani yatırım harcaması yapabilir kamu.
Bu enflasyonu desteklemez ya da ya da belki asgari ücretle bağlantılı olarak belki transfer harcamalarını da arttırabilir. Yani işsizlik ödemeleri vesaire bunlar çünkü biz niye bu maliyete katlanmak istemiyoruz? İşsizlik olacak vesaire olacak. Niye yani bundan niye bu kadar korkuyoruz? İşsizlik olacağı için ama işsizliği işte kamu, maliye maliye tarafına üstlenebilir işsizlik harcaması, işsizlik yardımı vesaire şeklinde.
Böylelikle de belki bu istemediğimiz hani bu soğumanın istemediğimiz etkisini hafifletebilir bir anlamda. Böyle bir şey mümkün ama şimdi baktığımız zaman gerçekten o kadar kolay bir durumla karşı karşıyadayız çünkü beklentiler çok çok çok bozuk ve o bozukluğu ortadan kaldırabilecek bir tüketim tarafında da soğumayı göremiyoruz. Elinizde ne var? Bir tek maliye politikası var, yani para politikasını daha da sıkmak istemiyorsunuz çünkü öbür üretime zarar vermişsiniz, aksine aşağıya gitmek istiyorsunuz, para politikasını genişletmek istiyorsunuz desteklemek için. Orada çok sıkışmış bir durumla karşı karşıyasınız ve buna elinizde çok da fazla bir alet durumda değil.
Şunu düşünseniz mesela çok daha sıkılaştırayım para politikasını, bu sefer onun maliyetine katlanmak istemiyorsunuz, o sıkılığı yapmak istemiyorsunuz. Kamu tarafına baktığınız zaman kamuda tüketim harcamalarını, bir de tabii onun ne kadar etkisi olacak o da ayrı bir soru işareti tabii, ama elinizde kalan yegane araç o taraf gibi gözüküyor.
Onun dışında başka şeyler de var tabii daha kapsamlı. Şimdi şöyle tabii yani bu kadar zor bir enflasyon problemiyle karşı karşıyasınız, beklentinin bozuk olduğu bir enflasyon problemiyle karşı karşıyasınız buna bu standart araçlarla karşılık veremiyorsunuz. Yani bu çok net yani şimdi uzun zamandır işte para politikası kademe kademe sıkılaştı.
Şimdi belki bunu baştan çok daha hızlı yapsalardı o zaman istenilen sonuç alınabilirdi ama yapmadılar. Hatta başlangıçta iki ay üst üste genel seçimlerden sonra KDV artırıldı, döviz yukarı doğru gitti falan. İki ay üst üste büyük bir enflasyon şoku geldi, hem dolaylı vergiler ne nedeniyle hem de döviz kuru nedeniyle bozulmuş olan beklenti mekanizması iyice bozulmuş oldu. Dolayısıyla artık o tarafı tamir etmek çok zor bir hale geldi. Şimdi o standart araçlarla buna nasıl karşılık verebilirsiniz? Elinizde olan aletlerle mi? Belli, yani para politikası, maliye politikası. Maliye politikasında yapacağınız şey tüketim tarafına yüklenmek. Orada ne kadar ileri gidebilirsiniz? Para politikasında faizi daha da zaten arttırmak istemiyorsunuz.
Faiz indirmeyi konuşuyorsunuz. Evet. Şimdi o zaman bununla nasıl baş edeceksiniz? Çok zor, bir soru.
Şimdi ücretler devreye giriyor. Ücretleri kontrol edelim deseniz bu mekanizmaya, o zaman bu sefer tüm fiyatlarla ilgili bir şeyi düşünmek zorundasınız. Çünkü bir tek ücretleri kontrol edelim, fiyatları kontrol etmeyin. Fiyatları kontrol etmekse çok sevimsiz bir şey. Yani çünkü onun için topyekun bir konsensüs lazım.
Yani iş dünyasıyla oturacaksınız baş başa. Efendim burada beklentileriniz çok bozuk. Bu fiyatları sürekli arttırıyorsunuz. Lütfen biz ücretleri kontrol edelim ama bu bu şekilde hep beraber bu fiyat artışlarını da bir kontrol altına alalım şeklinde bir konsensusa doğru gidebiliyor olmanız lazım. Bu anlamda uygulanmış baktığınız zaman eskiden bazı dezenflasyon politikaları var başka ülkelerde. Mesela böyle şeyler düşünebilirsiniz belki ama hep 2003 dezenflasyonu aklımızda; içeriye sermaye akımı alalım, döviz kurunu kontrol edelim ve dolarizasyon tersine dönsün ve enflasyon düşsün ama büyüme de düşmesin. Olmuyor böyle. Bu, bu sefer bu olmuyor yani maalesef.
Hatta daha da kötüsü 2019'daki de olmuyor. 2019'da resesyon oldu, resesyon da gelmiyor. Resesyon gelmediği için 2019'da enflasyonu düşürdünüz. Resesyon oldu ama enflasyon düştü. Mesela bu sefer o da olmuyor, resesyon da olmuyor, enflasyon da düşmüyor. Dolayısıyla gerçekten zor bir sorunla karşı karşıyasınız.
Ne olabilir?
Yani enflasyon düşmez. Ha enflasyon düşmezse tabii ki ne olur? O zaman böyle bir enflasyonla bu ekonomi nasıl yaşamına devam edebilir? Düşük yatırım, düşük büyüme ama orta düzeyde 30-40'larda bir enflasyon, böyle bir ekonomiyle hayatımıza devam ederiz bu koşullarda birazcık. Bu da en riskli senaryolardan bir tanesi.
Bundan daha kötüleri de olabilir tabii ama yani bu da yeterince bence kötü bir senaryo yani çünkü. Erken indirirsiniz ve ondan sonra erken indirdiğiniz için iyicene enflasyon ve döviz kuru hareketlenir ve ondan sonra bu sefer o süreç enflasyonu daha da yukarıya taşır ve büyüme de düşük kalır. Üretim olduğu için. Bu sefer daha yüksek bir enflasyon ve daha büyük stagflasyon dediğimiz bir duruma yakalanabilirsiniz.
Yani bunların hepsi olasılık maalesef. Şu anda enflasyon konusunda iyi bir görünüm maalesef göremiyoruz. Yani o çok net yani. Orada son çeyrekte Merkez Bankası'nın dediği umarım olur, hizmet enflasyonu kontrol altına alınır ve o zaman önümüzdeki sene de yavaş yavaş kur tarafı da rahatlatılabilir böylece de. Belki o zaman istediğimiz şeye doğru yaklaşırız ama şu anda ben bunun herhangi bir işaretini maalesef göremiyorum.
IMF'nin Avrupa direktörünün "Asgari ücret anlaşmaları artık yılda bir kez yapılsın" açıklaması
Zaten ben de yani buna benzer şeyler söyledim ama ücret kontrolü üzerinden değil. Yani zaten bir soğuma, bir resesyon, bir işsizlik yaratılacaksa tabii ki bunu bu ortamda mutlaka işsizlik yardımları bütçeden yapılacak transfer harcamalarıyla desteklemek zorundasınız. Bu kadar gelir adaletsizliğinin yükselmiş olduğu, bu kadar satın alma gücünün düşmüş olduğu bir ortamda buna kayıtsız kalmanız mümkün olamaz. Dolayısıyla doğru yöntem bence odur. Ama şimdi ücreti kontrol etmek başka bir konu. Şimdi ücreti biraz önce dediğim gibi ücretleri ileriye yönelik olarak kontrol edecekseniz o zaman enflasyonun düşeceğinden emin olmanız lazım. Onu piyasanın keyfine bırakıp ondan sonra ücretleri kontrol etmeniz, bunun adı daha kapsamlı bir gelirler politikasıdır. O zaman oturursunuz iş alemiyle ücretleri kontrol ediyorsanız siz de fiyatları nasıl arttırıyorsunuz diye bir konsensüs kurmanız lazım.
Şimdi ücretleri ileriye yönelik olarak ayarlayalım. Peki, fiyatlar alsın başını gitsin. Böyle bir şey olamaz yani dolayısıyla bu net. Bu kapsamda bir politika yapmadığınız zaman bütün yükü ücretlilerin üzerine bindirmeye kalkarsanız o zaman zaten IMF'nin dediği "yardım nasıl yapılacak falan" onlar da ayrı bir konu tabii ücret enflasyonu tetiklemez demek doğru değil. Yani tetikleyeceği çok açık.
Yani şu anda bile mesela diyelim ki şu an şöyle bir şey olsa yüzde 40 arttırılacak, 50 arttırılacak falan dense direkt fiyatlara şu anda yansıyacak bu. Yani şu anki beklenti, fiyatlama davranışına baktığınız zaman yansıyor ama talebi destekler mi? Desteklemez mi? Talebi de tabii ki belli bir ölçüde destekleyecektir yani buna talebi desteklemez demek yani imkansız. Çünkü o para harcanacak zaten asgari ücretten bahsediyoruz. Ama o kısmı o kadar önemli değil. Esas mesele şey burada fiyatlama davranışları bozuk olduğu için o artış mesela hemen fiyatlara yansıyacak.
Yani şu anda çünkü hiçbir şeyin artmadığı dönemde sadece artış beklentisi bile yansıyor ama burada sorun karşılık buluyor olması. Yani piyasada talep olduğu sürece bunu destekleyecek talep olduğu sürece o talep de yine aynı beklentiden destekleniyor. Asgari ücreti arttırdığınız zaman temel ihtiyaçlara olacak olan artışın vesairenin meselesi değil bu.
Bu öne çekilen talep belli mallarda da olsa bütün piyasaya yayılıyor ve dolayısıyla ne yapmış oluyor? Bütün malların fiyatını arttırmış oluyor ve ondan sonra bu sarmalın içinden çıkılmaz hale geliyor. Konu bu ama şimdi buradan yola çıkıp da ücretleri kısıtlayalım demek de bu ortamda yani böyle bir ortamda hadi ücretleri kısıtlayalım, bütün dezenflasyonun maliyetini ücretlerin üzerine yükleyelim ki başarılı olup olmayacağı bile şüpheli ücretleri kısıtladığınız zaman. Diyelim ki hiç asgari ücret artışı yapmasanız bile enflasyonun böylesi devam etmesi bile mümkün. Yani şu anki haliyle bile devam etmesi mümkün.
Sıfır asgari ücret artışında bile. Şimdi dolayısıyla yani bu konu çok daha kapsamlı bir şekilde yani bütün iş alemini de içine alacak bir biçimde değerlendirilmesi gereken bir konu. Diğer yandan baktığınız zaman sanayi için asgari ücret uluslararası piyasada rekabet eden sanayi için çok yüksek değil mi? Ama hizmet kesimi için ise çok düşük. Burada hizmet kesiminin var olan fiyatları neredeyse yani Avrupa'daki ülkelerin, Amerika'nın üzerinde ama baktığınız zaman verimlilik tabii yerler de sürünüyor, buraya baktığınız zaman sanayide, orası için de o kadar verimliliğin düşük olduğu bir yerde de ücretler çok yüksek.
Şimdi böyle bir kompozisyonda hareket alanınız o kadar daralıyor ki ve asgari ücretlere de zam yapmayalım demek burada, böyle bir ortamda kolay bir şey değil. O zaman ne yapmanız lazım? Dediğim gibi bunu eğer belli bir ölçüde sınırlandıracaksınız oturup iş alemiyle de bunun fiyat artışlarıyla özellikle de hizmet sektörüyle bu konuyla ilgili çok kapsamlı bir konsensusa varmanız lazım. Aksi takdirde yapacağınız artış bu şekilde devam ettiği için enflasyon zaten kırılmayan bozulmuş olan beklenti enflasyonunu devam ettirecek, sanayiyi üretimi sekteye uğratacak ve enflasyon devam edecek.
Yapmasanız bu sefer zaten enflasyonu yine düşüreceğinizin yine bir garantisi yok bir. İkincisi böyle bir durumda zaten nasıl insanlar bu kadar satın alma güçleri düşmüşken hayatlarına devam edebilecekler? O da çok ciddi bir problem. Demek ki burada maliye politikasının bir kere transfer harcamalarıyla destek yapması kaçınılmaz. Eğer asgari ücreti sınırlandırırsanız ve enflasyon devam ederse başka türlü zaten baş etmeniz mümkün olmayacaktır.
Çünkü bunu insanların kabul etmesi artık bu kadar satın alma güçleri düşmüşken kabul etmesi zaten mümkün olmaz. Yine zor bir problemle karşı karşıyayız. Bir tek şey burada yılın sonuna doğru belki son çeyrekte biraz hizmet tarafının kırılması olabilir ama orada da öyle bir işaret görmüyoruz. Öyle bir şey yok. Yani öyle bir şeyin olmadığı çok açık ve görmüyoruz. Hiçbir yerde fiyatların hani artış hızının azalmasını görmüyoruz. Hiçbir belirti yok ve yani şeyi hatırlayın daha önceden 2019'a en yakın olduğu için o zaman nasıl olduğunu hatırlayın. Yani evet konut fiyatlarında bir gerileme var ama o zamanla karşılaştırdığınız zaman öyle değil. Yani belki biraz araçlarda da bir gerileme var vesaire yani çok hafif bir soğumayı hissediyorsunuz ama o soğuma tüketim üzerinde falan değil yani.
Enflasyonun ardında yatan ciddi bir servet etkisi olduğunu biliyoruz tabii ki ama şimdi bununla da nasıl baş edersiniz? Şimdi benim burada en önemli gördüğüm şey vergi tarafı tabii ki. Bütün bunları konuşuyoruz ama vergiyi konuşmuyoruz. Çünkü vergi kimsenin vermek istemediği bir şey. Şimdi şöyle bir örnek vereyim: Vergi de vermeyelim ve her şey de güzel olsun, hallolsun. Faiz de düşsün. Ben yine ucuz kredi almaya devam edeyim. Enflasyona düşsün. Vergi de vermeyeyim. Ama böyle bir şey olmuyor işte.
Şimdi geriye dönüp baktığınız zaman mesela şimdi enflasyon muhasebesini konuşuyoruz. Dinliyorum, diyorlar ki şöyle bir firma mesela hayali olarak bunu yapan çok ama kendi öz sermayesiyle gitmiş KKM'ye yatırmış eskiden. Düşük faiz ortamındayken bahsediyorum. KKM'sini sonra teminat gösterip çok düşük faiz almış.